Sözcüklerin Gücü

Geçenlerde sosyal medyada gezinirken, karşıma harika bir video çıktı. Babanın kucağında ağlayan bebek, babanın ‘aum’ mantrasını söylemesiyle rahatlıyor, ağlamayı kesip, uykuya dalıyordu. Babanın, bebeğini huzurlu uykusuna dalmasına aracı olduğu için yüzünde mutluluk ifadesiyle video sona eriyordu.

‘AUM Hinduizm ve Budizm inancında dini ya da mistik etkisi olduğuna inanılan sözcüklerin (mantra) en kutsalı sayılan hecedir. Yaratılışın ilk nefesi ve var oluşu devam ettiren titreşimdir. İlk bu ses ile dünya yaratılmıştır. ’

Bu video beni o kadar çok etkiledi ki ses frekansını daha çok ciddiye almamız gerektiğini fark ettim ve bu konu hakkında yazmaya karar verdim.

Sözcüklerin gücünü kullanmadan önce düşüncelerimizi yönetmemiz gerekiyor. Her sabah uyandığımızda farklı ruh hali ile uyanıyoruz. Bir günümüz diğer güne benzemez iken, günümüzün gidişatı, düşüncelerimizi nasıl seçtiğimize bağlıdır. Her gelen düşünceyi sorgulamamız gerekiyor. Bunun en basit yolu,’ Bu düşünce ışığa mı, karanlığa mı hizmet ediyor?’ diye sormanız. Eğer ışığa hizmet ediyorsa, güven, sevgi, neşe, rahatlık veya bir biliş hissi gelir. Eğer karanlığa hizmet ediyorsa, sizin enerjinizi düşürüp, agresif, kin, nefret, intikam, çaresizlik ve kurban psikolojine sokar. Bunları aklınıza geldikçe uygulamanız sizin farkındalığınızı geliştirir ve düşüncelerinizin kurbanı yerine, düşüncelerinizi yöneten haline gelirsiniz. Işığa hizmet etmeyen düşünceler geldiğinde, yüksek sesle veya içinizden, ‘Senin farkındayım ama benim gerçekliğim bu değil. Işığa ait düşüncelerimi seçiyorum.’ diyebilirsiniz. Seçtiğimiz düşünceleri, sesimizle dışarı vurduğumuzda aslında düşündüğümüz her ne ise, ona daha fazla enerji yükleyip, dışarı bırakıyoruz ve evrenin sonsuzluğunda yerini alıyor. Biz hangi düşünceyi seçersek, o enerji frekansında oluyoruz. Dolayısıyla, kendimize de bu tip insanları çekiyoruz. Çok sevdiğiniz bir arkadaşınız devamlı düşük enerjiye sahip sözcükler kullanabilir veya o frekansta olabilir. Anlattığı düşünceler size uymayabilir de. Kırılmasın diye onu dinlemek zorunda hissettiğiniz ve ona hak verme ihtiyacı hissedebilirsiniz. Ama bunu her yaptığınızda, kendi gerçekliğinizi bir kenara atıp, yalan dünyada yaşamaya devam etme kararı almışsınızdır. Yaptığınız her eylemin bir sonucu vardır. Böyle durumlarda, karşınızdaki insanın gözlerine içine sevgiyle bakıp, dışınızdan söyleyecek cesaretiniz yoksa, içinizden ‘Senin bu anlattıkların benim gerçekliğim değil ve bu anlattıkların benim enerji alanıma kesinlikle giremez. Seni seviyorum.’  diyebilirsiniz. Bunu yaptığınızda hem kendinizi hem de karşınızdakini gözlemleyin, farkı göreceksiniz.

Sözcüklerin gücünü bilinçli halde kullanmaya başlayınca hayatınız istediğiniz yönde gelişir. İstemediğinize değil, istediğinize yoğunlaşıp ve bunu sevgiyle dile getirdiğinizde hem kendinizi daha iyi hissedersiniz hem de karşınızdaki insan sizin tam anlatmak istediğiniz gibi sizi algılar. Boğazınız düğümlenmez ya da yıllarca biriktirdiğiniz negatif söylemleriniz yüzünden boğazınız ağrımaz ya da tiroid gibi boğaz ile ilgili hastalıklara yakalanmazsınız. Eğer bu tür problemlerle karşılaşıyorsanız kendinize neyi yüklediğinize bakın. Eterik bedene eğer ışık olmayan düşünceleri yüklerseniz bu zamanla fiziksel bedeni etkiler ve hastalık olarak tezahür eder. Bu aslında size gösterilen en son aşamadır. Bu yüzden, fiziksel bedende tezahür etmeden önce boğaz çakranız üzerinde çalışırsanız daha kaliteli bir yaşam sürmüş olursunuz. Boğaz çakrası, kendimizi nasıl ifade ettiğimizi, ifade gücümüzü ve irademizi temsil eder. Eğer iletişiminiz iyiyse, boğaz çakrasının dengede olduğunu anlayabilirsiniz.

Her şey önce düşüncede başlar, sonra ses verip, yaratırsınız, tıpkı abrakadabra gibi.. (Aramice’ de abrakadabra ‘Söylediğim gibi yaratacağım.’ anlamına gelir.) Bırakın düşünceleriniz ağaç açsın ve o güzel sesiniz evreninizi ışıkla yaratsın. AUM.

Sevgiyle, ışıkla…

DAMLA US

 

Bir Cevap Yazın

E-Posta adresini yayımlanmayacak. Zorunlu alanları * ile işaretlenmiştir

formu temizleYorumu gönder