Müziğin Şifası

New Age müziğin efsane ismi Kitaro, 29 Nisan 2017 tarihinde İstanbul’da konser verdi. Türkiye’de İpek Yolu belgeseline bestelediği müziklerle ün sanmış Kitaro’yu canlı dinlemek benim için bir ayrıcalıktı. Aylardır bu konseri bekliyordum ve beklediğime değdi.

New Age müzik, rahatlama ve pozitif hisler yaratma amaçlı, çeşitli tarzlarda huzur verici bir müziktir.  New Age müziği genelde rahatlatıcı, ilham verici ve sıklıkla yoga, masaj, meditasyon, okuma gibi aktivitelerle stresten arınma ya da huzurlu bir ortam oluşturmak için kullanılır.

Konserde, Kitaro müziklerini çalarken bir yandan da NASA ve Kyoto Üniversitesi tarafından hazırlanan evrenin ve uzayın büyüleyici sahneleri ekranda gösteriliyordu. Hem kulağa hem göze hitap eden bu eşsiz konser, beni bulunduğum ortamdan bambaşka diyarlara götürdü. Bazen genişleyip, her şey oldum, bazen de evrende sadece bir kum tanesi kadar yer kapladığımı gördüm. İşte tam burasıydı, tam o anda ANDAYDIM. Meditasyon yapmak için herhangi bir çaba sarf etmeme gerek yoktu. Müzikleriyle uçuyordum sanki. Gözyaşlarım sebebini bilmediğim şekilde akarken, git gide hafifliyordum. Çevreme baktığımda, hepimizin ruhundaki açlığı gördüm. Hepimiz sanki şifalanmak için gelmiştik bu konsere ve Kitaro hepimizin ruhuna sesleniyordu. HATIRLA!

Peki ama neyi hatırlamamız gerekiyor?

Birliği, özü, ruhunu, ışığını..

Aklıma Kitaro’nun söyledikleri geldi; “İç huzuruma kavuşmamı sağlayan olay, doğduğum şehirden kilometrelerce uzakta ve de ona kesinlikle benzemeyen bir başka ülkede, mesela Kalküta’nın herhangi bir sokağındaki bir dilenciyle eşit olduğumu fark etmemdir.”

Ruhum, Kitaro’ya eşlik ediyordu. Ellerim karıncalanıyor ve mükemmel bir huzur içimi kaplıyordu. O kadar dinginleşmiştim ki, göz kapaklarımı istemsiz şekilde kapanmaya başlamıştı. Ruhum uykusundan uyanıyordu ama bedenim uyumayı tercih ediyordu. Sanki ruhumun ayılması için, bir ritüel gibiydi bu. Bir şeyler değişiyordu, biliyordum.  Hücrelerim, ben değişiyordum. Tıpkı bir yıldızın ölüp, diğerini doğurması gibi sonsuz bir döngüde gibiydim. Yaşamın sonsuz olasılıklarına açıyordum kendimi. Ölüm yoktu, ayrılık yoktu, başka bir forma dönüş vardı, tekâmül gibi. Sonu olmayan ve olmayacak olan, yaşamın ta kendisi..

Mükemmel bütünlük, mükemmel ruh, mükemmel bir ışık doğuyordu içimde. Darısı diğer benliklerime..

Sevgiyle, ışıkla…

DAMLA US