Sen Benim Diğer Yarımsın
Ruh ikizleri sonsuza dek sonsuzlukta beraber olsalar da ruhlarının her zerresi onlara her zaman hatırlatacaktı aşkı…
Ruh ikizleri sonsuza dek sonsuzlukta beraber olsalar da ruhlarının her zerresi onlara her zaman hatırlatacaktı aşkı…
İsmini de kendi belirledi hangi gün çıkacağını da….
Beraber uzun bir yolculuğumuz oldu. İçimde hep büyümekte olan bir bebek gibiydi. Çok fazla söyleyecek sözü vardı ve tam anlamıyla bir aşıktı.
Bazen şartların oluşmasını bekler, uzun uzun sabır dileniriz. Benimkisi de böyle bir şeydi işte.
Her gün hayatı farklı tanımlıyorum. Hayat bir serüven. Hayat bir yaratım. Hayat, hayata ne biçtiğin. Bazen bir düş, bazen sert bir kış ve bazen sonsuz bir umut.
Hikayeler, masallar gecemizi süsler. Uyumadan önce tatlı bir ninni gibi düşlerimizde oynar. Yaşanmış onca hikâye yıllar sonra efsaneye dönüşebilir. Bunlar gerçek mi değil mi ancak günün dünyasına mahsustur.
Döndüm gittiğim yerden. Beden olarak mı döndüm sadece yoksa ruhum orada mı hala? Belki de ilk defadır ruhumu bu kadar kendime yakın hissetmem. Özüme dönüyorumdur belki de kim bilir…
İnsanlar neden durmaktan korkuyor? Hayatın bize öğretildiği gibi, hep bir sistemin parçasında idame ettiriyoruz yaşamımızı. Okul, iş hayatı, evlilik, çocuk ve yaşlılık… Bedenimiz sadece yaşlanıyor. Ruhumuzun ise daha çok yapacak şeyi var.
Bir yolculuğa çıkıyorum. Belirsiz bir yol, kendime bir yolculuk bu. Geçmişteki veçhelerim belirmeye başladı, rüyalarımda çıkmaya başladı. Zaman lineer mi? Hayır, kesinlikle değil.
Yaşadığımız her üzücü, travmatik olayların kökü aslında sevgiyi seçmediğimiz için gerçekleşiyor. Düşünsenize, daha çocukken, oyun arkadaşlarınızı dışladığınızı veya dışlandığınız zamanları…
Doğduğumuzdan beri yaşamı algılamaya çalışıyoruz. İnsanları, doğayı, yaşadığımız sistemi anlamlar yüklüyoruz. Bazen hiç tanımadığımız insanları belki ten renginden belki neye inandıklarından veya düşünceleri bize uygun olmadığı için yargılıyoruz. Hepimiz Tanrıcılık oynuyoruz. Tanrı bizim yerimizde olsaydı bunları yapar mıydı?