YazarEvi için yazdığım kısa öyküm bahar tadında. Sizlerin de yüreğine bahar getirmesi dileğiyle…

 

BAHAR

Çayından bir yudum aldı. Kulağı denizin uğultusuna giderken gözleri denizin hırçın dalgalarına takıldı. Kaç yıl geçmişti? Yirmi, otuz… Hatırlayamadı. Oysaki ne kadar yakın bir andı. Gözlerinin önündeki geçmiş şimdi gibi oynuyordu.

“Çok beklettim mi?” dedi Yaşar.

Genç kız kafasını iki yana salladı hayır demek yerine. Yaz yağmuru denizin dalgalarını hırçınlaştırırken her geçen saniye de kızın içini dolduruyor, aldığı kararı uygulamaya zorluyordu. İlk aşkından ayrılması kolay olmayacaktı elbet ama başka çaresi var mıydı? Ailesi üniversiteyi yurt dışında okuması için genç kızı Amerika’ya gönderiyordu. Yaşar ise İstanbul’daki üniversitesine gidiyordu. Mesafeler, zaman farklılıkları ilişkilerini devam etmelerine izin verir miydi? Geriye dönüp baka baka yaşayabilir miydi? Buna yaşamak denir miydi? Genç kız bir karar vermeli ve hayatına devam etmeliydi. Cesaretini topladı ama Yaşar’ın ela gözlerine bakınca kalbindeki acı, o bahar gözlerden daha baskındı. Düşündükçe daha çok zorlanıyor, söyleyemiyordu. En sonunda, bir anda çıkıverdi ağzından:

“Yarın gidiyorum.”

“Vakit geldi demek, öyle mi?”

Genç kız, Yaşar’ın gözlerine daha fazla bakamadı. Başını çevirip denize baktı. Dalgaların çırpınışlarının, içindeki duygu seliyle bir olduğunu fark etti. Olacak olana çare yoktu. Ne dalgalar okyanusundan vazgeçebilirdi ne de içindeki duygu seli kalbindeki gerçek sevgisinden ayrı düşebilirdi. Genç kız gözlerini kapayıp denizin uğultusunu dinlerken diledi gökten; bir gün bir şans daha…

Yağmur hızını azaltmış, güneş bulutların arkasından kendini gösterirken ufuk, umuda göz kırpıyordu. Kadının gözüne doğru gelen güneş ışığı, gözlerinin açılmasını sağlarken karşısında duran Yaşar, kadına dikkatlice bakıyordu. Zaman ne Yaşar’a nankör davranmıştı ne de kadına. Birbirlerini gördüklerinde, ilk göz göze geldikleri an gibi heyecanlanırken zaman sanki geriye sarıyor, kendini tekrarlıyordu.

“Çok beklettim mi?” 

Kadın tüm içtenliği ile Yaşar’a gülümserken “Hayır, yeni geldim ben de. Çay içer misin?” diye sordu. Yaşar kafasıyla onaylarken sandalyeyi kadının yanına çekti ve güneşin denizde batışını izlemeye koyuldu. Kadın garsona seslenip bir çay daha, dedi ve Yaşar’ın baktığı yöne bakıp dalgaların sütliman oluşuna hayret etti. Duygularının havayla senkronize olduğunu yıllar önce hissetmişti ama hiç bu kadar gözünün önüne serilip buna şahit olmamıştı. Hava yumuşamış, biraz önceki hâlinden eser kalmamıştı. Yaşar’ın ela gözlerindeki bahar, şimdi bu ân’a gelmişti…

“Vakit şimdi geldi, öyle mi?”

Yaşar sorduğu sorunun cevabını genç kadının gözlerinde görürken gün geceye kavuşuyor, ay güneşini kucaklıyordu. Bir an olan bu an, zamanın döngüsünü kırıp geçerken kalplerindeki sevgi sonsuzlukta yerini çoktan almıştı.

Aşkla…

Damla Us

6 Yorum

lotus kalbi için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-Posta adresini yayımlanmayacak. Zorunlu alanları * ile işaretlenmiştir

formu temizleYorumu gönder