Anlamlar
Anlamlandırmak nedir? Hayatımızda neleri anlamlandırıyoruz ve bu yüzden neleri bırakamıyoruz? Son zamanlarda aklımı bir hayli kurcalayan bu sorular, hayatımda nelere tutunduğumu, nelere anlam yüklendiğimi fark etmemi sağladı. Bunların hayatımda nasıl blokajlar yarattığını, istediğim hayatı yaratmama engel olduğunu gördüm. En ufak bir eşyaya bile anısı var diye veya bir gün lazım olur diye tuttuğumuz, tutunduğumuz bu enerjiler aslında bizi kısıtlamaktan başka bir şey yapmıyor.
Evinize bir bakın ya da odanıza.. Kullanmadığınız neler var? Tabaklar, çanaklar, biblolar ya da kıyafetler, ayakkabılar, çantalar, havlular… Hepsinden fazla fazla elimizin altında tutup, belki bir gün lazım diye bekletip, o günün hiç gelmemesi, o anı hiç yaşayamamak nasıl bir duygu? Yük gibi gelmiyor mu size de? Belki de bu bilince ulaşmanızın zamanı değildir. Ama zamanı geldiyse eğer kulak verin bu yazıya…
Evinize ya da odanıza girdiğiniz zaman ferahlık hissetmiyorsanız, bazı eşyalar gözünüze batıyorsa, bunlar neden burada diyorsanız, vedalaşmanızın vakti gelmiş demektir. Unutmayın, siz onlara anlam yüklediğiniz için sizin için anlamlılar ve ordalar. Yoksa aslında hepsi koca bir HİÇ! Dışarıdan bir adama gösterin sizin için anlamlı olan bir maddeyi. Onun için çok anlamsız gelecektir. Çünkü herhangi bir hatırası yoktur ya da onun için bir anlam ifade etmiyordur. Sizin düşünceniz ile o madde anlamlı hale gelir. Benim dediğiniz ne varsa verebilmek, bırakabilmek aslında bir nevi teslimiyeti de doğurur. Ama teslim olabilmek için, önce bırakmak gerekir. Bırakma enerjisi illa somut olarak onu vermek anlamında değildir. Yüklediğiniz anlamı nötrleştirseniz aslında o maddeden de özgürleşmiş olursunuz. Bunun fiziksel dünyadaki tezahürü ise biraz zaman alabilir ve zamanla hissedip, verir, bırakırsanız o maddeyi… Bu bıraktığınız şeyin bir de başkasına ne kadar çok yaradığını düşünün. Sizin kullanmadığınız, sadece anlam yüklediğiniz için var olan bu eşyalar, maddeler, birilerinin hayalini oluşturuyorsa ya da ihtiyaçlarını gideriyorsa? Hem paylaşmanın verdiği mutluluğu yaşarsanız hem de size artık hizmet etmeyenleri bırakmanın hafifliğini. Yaptığınız bu küçücük bir değişiklik, hayatında nelerin değişmesine vesile olduğunu tahmin bile edemezsiniz. İhtiyacınız olmayan şeyleri almaktan vazgeçersiniz ve evinizde, odanızda yarattığınız bu boşluğun size huzur getirdiğini fark edersiniz. Bu boşluğu o kadar çok seversiniz ki yerini başka bir şeyle doldurmak bile istemezsiniz. Çünkü bilirsiniz ki bu daha bir başlangıç. Yavaş yavaş zamanla, size artık neyin hizmet etmediği, daha neleri hayatınızdan çıkartmanız gerektiğini bilirsiniz. Bu başlangıç, yaşadığımız evle gösterilir, daha sonra ofisimize, masamıza, ilişkilerimize bakış açımıza, belki de hayalini kurduğumuz şeye kadar uzar, gider…
Hayatımızdaki her şeyi anlamlandırıyoruz. Bu anlamlandırma yaşamak istediğimiz hayata engel oluyor mu ona bakın. Bu, hayatınızda blokajlar oluşturuyor mu? Anlamlandırdığınız şeyler yargıya, kısıtlamaya dönüyor mu? İlişkilerinize yüklediğiniz anlam beklentileri doğuruyor mu ya hayalinize yüklediğiniz anlam? Anlamlandırdığımız her ne düşünce varsa, bunları fark edip, salıvermek kendi ördüğümüz duvarları yıkmakla eş değer. Bu, özgürlüğe giden yoldur. Bu, üstümüzdeki yükleri, taşları artık bırakma yoludur. Bu, teslimiyete giden yoldur…
Sevgiyle, ışıkla…
DAMLA US