Paşa Çocuklar
‘İnsan yedisinde ne ise, yetmişinde de odur.’
Bu atasözünü hepimiz duymuşuzdur. Hepimiz her şeyi çok iyi biliyoruz ya bu atasözünün de ne anlama geldiğini eminim biliyoruzdur ve çocuklarımızı da ona göre yetiştiriyoruz.
Peki, madem bu kadar çok şeyi biliyoruz da bu çocuklar büyünce neden kendi değerlerinin farkında olamıyorlar? Neden tatminsiz bir hayat yaşıyorlar? Neden kendi yollarını bulamıyorlar ya da seçemiyorlar? Hayal kurmaktan bile aciz bu çocukların bu hale gelmesi genetiklerinde mi var yoksa toplumsal kuralların sonucu, sistemin kölesi olduğumuz için çocuklarımızı da yarış odaklı yetiştirmemiz gerektiğine mi inanıyoruz?
Evet bir çocuğu nasıl yetiştirirsen, ona küçük yaşta ne verirsen, ona bürünür. Onun gerçekliğini benimser ve onu yaşar. Paşa çocuklarımız, prenses kızlarımız… Aman her istediği olsun da sussun, ağlamasın. Her istediğini alalım, huysuzlandığı zaman neden bu tür davranışları yaptığını sorgulamayalım. Git gide şımartalım, şımartalım, başımızın üstüne çıkartalım da iyicene kendi ruhunu unutsun. Maddesel dünyanın dibine dalsın, sevgiyi de bu zannetsin. Nereye kadar?
Bir eğitimde, bir çocuğun nasıl yetiştirileceği, ona hangi yaşlarda nasıl davranılması gerektiğini, zorlukları, yapılan fedakarlıklar vs. anlatılmıştı ve ‘Çocuk büyütmek bir sanattır. Ama buna değmez mi?’ denmişti. Bu cümleden çok etkilenmiştim. Mesele bir, üç, beş çocuk doğurmak değil, hangi okullara gönderdiğin, sınavlarında ne kadar başarılı olduğu hiç değil. Topluma, dünyaya en önemlisi ise kendisine faydalı bir birey yetiştirmek için sadece ebeveynlerin sevgisine ve ilgisine ihtiyaç var. Çocuklar üzerinde egemenlik kurmadan ama kendi alanlarımızı da koruyarak, herkese sevgi ve saygı duyabileceğini göstermek için önce anne ve babaların buna sahip olması gerekir. Çünkü bir çocuk, anne ve babayı rol model alır ve siz ne iseniz çocuğunuz o olur. Her çocuğun farklı ruhu, yetenekleri ve yaşam amacı varken, bu bilinçle çocuklara yaklaşmak onlara verebileceğimiz en güzel hediye. Küçükken bu farkındalığı onlara yaşatmazsak, büyüyünce kendi özlerini hatırlamaları çok daha güç olacaktır. İnsan yedisinde neleri yaparken zevk duyduğunu biliyorsa, hangi yetenekleri olduğunu bulmuşsa, ömrü boyunca çalışmak zorunda kalmaz.
‘Sevdiğin işi yaparsan ömür boyu çalışmazsın.’ Konfüçyüs
Yaşadığımız dünyadan şikâyet ediyoruz. Çevremizde herkesin bencilleştiğini söylüyoruz. Bundan 20 yıl sonra yarattığımız dünya aslında bizim şu anda çocuklarımıza yaptıklarımızdan ötürü olmasın… Paşa çocuklar, prenses kızlar yaşadığınız bu dünyadan memnun değilseniz, kendinize dönme vaktiniz geldi. Kalbinizde o küçük çocuk, sizi bekliyor, sizi özlüyor. Sarılın içinizdeki çocuğa, yaratın yeni çocuğunuzu aşkla…
Sevgiyle, ışıkla….
DAMLA US