Hayır’ın Kutsallığı
Başkalarını düşündüğümüz kadar kendimizi düşünsek, güneş doğar içimizde. Aman onlar üzülmesin, aman yanlış anlamasınlar diye diye kendimizi küstürdük hayata. Sormadık ki hiç ‘Ben bunu istiyor muyum?’ diye ya da ‘Bana bu uyuyor mu?’ diye. Kurban psikolojisine kapılıp, ne söylenirse onu yapmak ve bu yüzden istemediğimiz hayatı yaşamak, keşkeleri doğurdu yaşamımızın en derininde. Bir sürü pişmanlıklar, mutsuz hayatlar ve çocuklarımıza miras bıraktığımız bu kalıplar ile var olan düzeni devam ettirmek tek bildiğimizdi.
Artık kendimize sorma vakti geldi. Ben bunları neden yapıyorum? Neden istemediğim, hoşlanmadığım şeyleri yapmak zorundayım? İnsanlar, istediklerini yapmadım diye beni sevmekten vazgeçerler mi? Vazgeçerse, bu gerçek sevgi midir? Yoksa onların beklentilerini karşılıyorum diye mi beni seviyorlar? Eğer beni sevmezlerse, eğer benim hakkımda bir yargıya varırlarsa, bu beni neden incitir? Benim hangi yarama tuz basmış olurlar?
Bu soruların cevaplarını dürüst olarak kendimize verdiğimiz zaman, kendimizi nasıl da sahte duvarların arasında hapsettiğimizi görürüz. Bu düşünceler, bu inanışlar bizim kalıplarımızdan başka bir şey değildir. Kendi yarattığımız hapishaneden çıkış biletimiz ruhumuzun ne dediğine kulak vermemiz ise, neden yapmıyoruz ya da neyden korkuyoruz? Oysa ki cesaret edip, korkumuzun üstüne gitsek gördüklerimizin illüzyondan başka bir şey olmadığını fark ederiz.
Hayır diyebilmek, evet demekten daha zor gibi gözükse de bir kere hayatınıza entegre ettiğiniz zaman, kendi içinizdeki özgürlüğü fark etmeye başlarsınız. Hayır demek; ‘Sen bunu istiyorsun ama ruhum bunu istemiyor ya da istediğin şeyle ruhum titreşmiyor. Bu yüzden bu, şu an bana uymuyor.’ demektir. Bunu yaptığınızda hem kendi alanınızı korumuş olursunuz hem de ruhunuzu dinlediğiniz için, neşe, sevinç, özgürlük ve kendine güven gibi hisler yaşarsınız. Aynı zamanda hayır demek, kendi gücünü almak demektir. Peki ya siz bunu yaptığınız zaman, karşınızdaki insanlar size nasıl karşılık verecek? Belki ilk başta size kızarlar. ‘Sen çok değiştin. Önceden böyle değildin.’ derler. Eğer bu süreç boyunca, istikrarlı olursanız, bir zaman sonra insanlar sizi anlamaya başlarlar. Anlamak istemeyenler de kendi yollarına zaten devam eder. Önceden ne kadar verici olsanız da başkalarına göre hayatlarınızı yaşamış olsanız da artık her istediklerini size yaptıramayacaklarını bilirler. Öncelik, sizin ne düşündüğünüz ve hissettiğinizdir ve siz her seferinde bunu yaptığınızda aslında diğer insanlara da ilham olmuş olursunuz. Onlar da kurban psikolojisini bırakıp, kendi hayatlarını istedikleri gibi yaratmaya başlarlar ve kim bilir, belki bir gün bu karma kırılır ve çocuklarımıza miras olarak, toplumun getirdikleri değil de ruhlarının sesleriyle hayatlarını yaşama fırsatı veririz.
Sevgiyle, ışıkla…
DAMLA US